You are currently viewing Fatoş Beykal ‘Masal Olduk’

Fatoş Beykal ‘Masal Olduk’

13 KASIM – 1 ARALIK 2012

Masal Oldu?

1990’lı yıllar Türkiye’de çağdaş sanat açısından bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Bir yandan, çağdaş sanat müzesi işlevi gören İstanbul Bienali yerleşik hale gelmekte, diğer yandan sanatı destekleyen kurum ve sanat galerilerinin sayısı artarak sanat ortamını zenginleştirmektedir. Çağdaş düşünürlerin postmodernizm tartışmaları Türkiye’de de yankısını bulmakta, çağdaş sanat gittikçe kavram-öncelikli olmaktadır. Sanatçı kolektifleri kurulmakta, kimlik, farklılık, etnik köken, kadın oluş gibi siyasal platformda ifadesini bulamayan kavramlar sanatsal platformda görselleştirilmektedir. 

Fatoş Beykal 1990’lı yılların bu renkli, renkli olduğu kadar da kaotik koşullarında çağdaş sanat ortamında yerini bulur. Söz konusu yıllarda düzenlenen öncü sanat sergileri, Beykal için verimli platformlar oluşturur. Pek çok kişisel sergi açan ve grup sergisine katılan sanatçının işlerinde ortak olan, kadın kimliği sorunsalıdır. Sanatçının 1990’lı yıllarda gerçekleştirdiği çalışmalarının bir diğer ortak noktası, örtük anlatımı yeğlemesidir. Sanatçı, yapıtın adıyla izleyiciye küçük bir ipucu verir ve izleyicinin, işi üzerinde düşünmesini talep eder. Sanatçının çalışmaları zaman içerisinde değişim gösterir, ancak bu özellik, bugün de varlığını sakince hissettirir.

Beykal’ın çocuk gruplarıyla yaptığı resim çalışmaları, sanatçının artistik kariyerinde büyük bir fark yaratır: metaforik anlatım. Metaforlar, masalsı anlatılar üzerinden izleyici karşısına çıkmaya başlar 2000’li yıllarda.  Ne anlatmaktadır anlatı kişileri cinler, periler, canavarlar ve hayvanlar olan bu masallar? Kimin öyküsünü anlatmaktadır? Kime anlatmaktadır? 

Bizi yaşamın güçlükleriyle başa çıkmamız için hazırlayan masallar aslında gerçeğin bir başka düzlemde metaforlarla anlatımı değil midir? Ezop okumadan ya da dinlemeden büyüyen bir çocuk yaşama ilişkin ilk dersleri, aslında birer metafor olan hayvanlar aracılığıyla ruhunun derinliklerine yerleştirmeden gerçekten büyümüş sayılır mı? Masal okumadan yetişkin yaşamına geçebilir mi? Yaşama hazırlanabilir mi? Tavşan dolu tarlayı görünce kendisine yardım eden civcivi yiyerek güçlendiği sanrısına kapılan tilkinin, gerçekte, en büyük değer olan dostluğu harcayıp yalnızlığa adım attığını, Ezop fablları dışında hangi yoldan öğrenebilirdik? 

Fatoş Beykal’ın büyüklere anlattığı masal, göstergebilimcilerin gözdesi olan masal analizi için mükemmel örnek oluşturmaktadır: iyiler, kötüler, yardım edenler, karşı çıkanlar. Ancak, sanatçının resimleri, analitik yaklaşımdan fazlasını talep ediyor. Resimlerde kurgulanan çocuksu saflıktaki masalsı dünya, masalın anlatıcısının ötesinde, anonim bir kimlik olarak kadının varoluşunun evreleri gibidir: Beykal resminin ikonografisini oluşturan mücadele, şaşkınlık, öfke, kaçış, kabul ediş gibi insani durumlar, derinden duyumsanmayı talep ediyor. “Masal olduk” resim dizisine yaklaşım için bu satırların yazarından bir öneri: bu resimleri çocuklar gibi izleyelim… 

Ayşegül Güçhan
Ekim 2012

E-katalog için tıklayınız