• Funda Özgünaydın

Remix

17 Ekim – 4 Kasım 2017

Gerçek Olamayacak Kadar İyi Bir Rüya
Funda Özgünaydın çalışmalarına ilişkin birkaç düşünce
“Benim için doğadan kopmak insanlıktan kopmak demektir.”

Funda Özgünaydın

Berlin ve İstanbul’da yaşayan Almanya doğumlu sanatçı Funda Özgünaydın’ın çalışmalarına ilişkin birkaç düşünce, mevcut sosyal yapıları ve hayat döngüsünü eleştirel bir biçimde sorgular. Bu durum, sanatçının insanın modern toplum ve doğayla olan ilişkisini incelerken ontolojik ve varoluşsal sorular kadar sosyo-politik sorularla da uğraşmasından kaynaklanır. Sosyal sınıflar ve insanların sosyal hiyerarşiler içinde birbirleriyle etkileşimleri esas odaklandığı alanlardır. Aynı zamanda, faklı disiplinlerde çalışan bir sanatçı olarak sosyal gelişimlere yönelik yeni bakış açısının görsel olarak nasıl yansıtılacağı ve değişimlerin nasıl gösterileceği ile ilgilenir. Sanat eğitimini Hito Steyerl’in sınıfında Berlin’de alan Özgünaydın, Türkiye ile her zaman yakın temas içinde olmuştur. 2013’ten beri Berlin Senatosu’nun çeşitli kültürel değişim programlarına ve yerleşim programlarına katılarak Türkiye ile ilişkisini daha derin hale getirmiştir. Tarabya Kültür Akademisi’ndeki araştırma çalışmaları sırasında, İstanbul’un etkisini ortaya koyan eserler sunmuştur. Galerimiz’deki Remix adlı sergisinde kağıt ve kanvas üzerinde çalışmalar sergilemekte ve yakın dönemde kentimizde edindiği deneyimlere gönderme yapmaktadır.

Funda Özgünaydın’ın zıtlıklar ve kontrastlardan oluşan kompozisyonlarında, sanatın hayatla iç içe olduğuna yönelik inancı yansıtılmaktadır. Çalışmasının heterojen karakteri kolaj kullanımına yansımakta ve melez oluşumları yaratmasında kavramsal olarak açığa çıkmaktadır. Yarı insan-yarı çiçek veya yarı insan-yarı hayvan şeklinde olan parçalarının başrol oyuncuları, insan ve hayvan ya da çiçek sentezleridir. Böylece, hayat ve sanatın ve insan ile doğanın doğrudan birbirlerine bağlı olma hali sunulmaktadır. Her şeyin kalıcı olarak değiştiği ve önem taşıyan her şeyin yansıtıldığı çalışmaları Galerimiz’deki sergide yer almaktadır. Bu çalışmada, Özgünaydın’a göre giderek daha mekanik hale gelen çılgın dünyamızın mevcut durumunu eleştirel bir şekilde yansıtmak için ekolojik maddeler insani boyutlarla bir araya gelir. Buna göre, bizim köklerimize dönmemiz ve insan ile doğa arasında denge kurmanın analog bir yolunu bulmamız gerekmektedir. Bu gerçeklik ile doğrudan ilgilenme inancı, çalışmalarının resim ile yeni medya arasında gidip gelmesini sağlar.

Kişilerin, hayvanların ve doğanın resimlerinden oluşan arşiv malzemeleri, sanatçının hayatıyla ve sosyal yapılarla mücadele etmesinde kavramsal başlangıç noktasını oluşturur. İnsandan hayvana ve hayvandan insana geçiş, hayatın döngüsünü görselleştirir. Amaç ilüzyon yaratmak olmasa da çeşitli resimler ve katmanlar mükemmel bir biçimde bir araya getirilir, mozaikleştirilir veya yerleştirilir. Böylece, çeşitli katmanlardan oluşan çok katmanlı gerçekliğe gönderme yapmak için resimlerin yapıcılığı açığa çıkartılır.

Remix, iki seriden oluşur. Özgünaydın, bir taraftan yüz yerine çiçek yerleştirilen çeşitli kağıt kolajlar sunar. İzleyiciler, çiçeğin arkasında gerçek bir yüz olup olmadığına veya kafanın çiçeklerden oluşup oluşmadığına kendileri karar verir. Kararları ne yönde olursa olsun sunulan kişilerinin kimliklerinin gizlendiği aşikardır.  Çalışmalarında çiftler görürüz, güneşli bir yaz günü pitoresk manzaralarda zaman geçiririz. Doğru olamayacak kadar iyi, gerçek olmayacak kadar mükemmeldirler. Bu kolajların gerçek gücü işte tam da budur. Giydikleri modadan ve orijinal resimlerin solan renginden dolayı bir nostalji ve melankoli dalgası yayılır. Geçmişe bakmak, pozitivitenin normal zihin durumu olabildiği daha iyi zamanlardan bir fısıltı gibidir. Doğanın güzelliği insanları örtmekte ve daha iyi varoluşlara taşımaktadır. Gerçek olamayacak kadar iyi bir rüya.

İkinci seri, kağıt ve kanvas üzerine boyalardan ve baskıdan oluşur. Burada yine melez başrol oyuncuları betimlenir. Ancak bu sefer, yarı insan- yarı hayvan yaratıklar filme benzeyen kurulumlarda yer alırlar. Bir filmin durağan bir karesi gibi karakterler, kent ortamında gerçekleşen gizemli bir sahnenin parçalarıdır. Çalışmaların çok katmanlı ve parçalı kompozisyonu ancak izleyenin zihninde tamamlanabilir. Çizgilerin ve yapıların karmaşık yapısı varoluşun kaosuna işaret eder. Oldukça dinamik olan bu kompozisyonlar estetik açıdan çok çekicidir ve izleyenleri doğrudan çalışmaya çeker.

Kağıt kolaj çalışmaları güzellik, uyum ve pozitivite ile ilgilenirken resimler ve baskılar oldukça gizemli ve hatta bazen esrarlıdır. Bu iki serinin bir yerde buluşması, Remix’i özel kılar. Sanatçının çalışmaları çoğulculuğu ve heterojenliği kadar hayatın karmaşıklığı ve asla bitmeyen çatışmalarıyla paradoks dünyamızı da açığa çıkarır.

– Marcus Graf