19 OCAK – 14 ŞUBAT 2016
Katl-i Nefs (İntihar)
“İntihar bir ölüm biçimi değil; yaşam seçimidir.” der, şair: Güven Turan.
1. Epizod:
İntiharı iki alt başlık altında incelemek sanırım yanlış olmaz:
a. Eserli-İcatlı “Yaşam Seçimi” olarak intihar.
Bilim ve sanat, sahibinin önce işkencecisi, sonra katilidir. Her sanatçı, sanatı tarafından işkence edilerek öldürülür.
Yaşadığımız coğrafyada tüm mucitlerin primitif bilimsel deneyleri aslında bir tür intihar dalışıdır.
Wright Kardeşlerden 900 yıl önce ilk uçuş denemesini yapan İsmail Cevheri’den tutun; ondan ilham alarak Galata Kulesinden, Üsküdar Doğancılar meydanına kadar uçmayı başaran, Hezarfen Ahmet Çelebi’ye; ilk paraşütçü olarak bilinen; Bizans tarihçilerinin Serakino (şarklı) dedikleri; ismi malum olmayan ve Atmeydanındaki Dikilitaş’ın üzerinden; sırtındaki beyaz uzun elbiseyi, paraşüt gibi kullanarak atlayan, zatı muhtereme… İbn-i Fernas’tan ilk insanlı barutlu roketi yapan; Lagâri Hasan Çelebi’ye kadar, pek çok insan, icadı sebebiyle başına musallat olan, türlü çeşitli eziyetlere maruz kalarak, ya işkence ile ölmüş, ya da bizzat icadının kurbanı olmuştur.
Bilim uğruna yapılan bu denemelerden sağ kurtulanlar; padişahlar tarafından havf edilecek (korkulacak) adem olarak görülüp, uzak diyarlara sürülmüştür. Bir kısmı bu denemeler sırasında; bir kısmı ise gönderildikleri sürgün yerlerinde yaşamlarını yitirmişlerdir. Sonradan arkalarından, akli dengesini yitirmişti, dedikleri de olmuştur.
Bilim insanı ve sanatçı kendi ontolojik varlığını katiline borçludur. Onlar katillerini besleyip büyütürken; katilleri, onları öldürmek üzere, hain planlar yapıp pusuda bekleyen, varlık sebepleri olan eserlerinden başkaları değildir. Eser-icat; bumerang özellikli bir bombadır, adeta; dönüp, ilk onu ortaya çıkaran sahibini öldürmektedir.
A. Einstein bilimi; “Her türlü düzenden yoksun duyu verileri ile düzenli düşünceler arasında uygunluk sağlama çabası” olarak tanımlar.
Şiirler bitmez; bitmiş gibi görünür. Şiiri yazan da, okuyan da bitiremez. Bilim de bitmeyen bir tür şiirdir.
Bilimde ve sanatta ne aradığınız önemlidir; ama bulduğunuz hiç bir şey size ait değildir.
b. Esersiz-İcatsız “Ölüm Biçimi” olarak intihar.
Coğrafyamızda da, minyatürlerden fırlamış gibi görünen “Acaib’ül Mahlukat”ların; minyatürlerde siyahla betimlenen kötü karakterlere, “cehennem zebanilerine” rahmet okutacak cinsten bombalı “kutsal” intiharları. Bu, nevi şahsına münhasır yecüc mecüc’lerin, insanlığın binlerce yıl boyunca büyük bedeller ödeyerek oluşturduğu medeniyeti ve ona ait değer yargılarını hedef alan, yok etmeye, tahrip etmeye yönelik fecaatleri. Öznesiz Katl-i Nefs, anlamsız ölüm.
2. Epizod:
Çağının ötesinde olanlar, yaşadıkları zaman diliminde anlaşılmazlar. Onlar kendileri dışında kurulan denklemlerde önemsiz bir bilinmeyendir. Suya düşen toprağın ise sürüklenmekten başka çaresi yoktur.
3.Epizod:
Dil ve el; yaratı ve icadın somuta indirgenmesi, nesneleşmesi aşamasında bir tür kaşif olan üreticinin ihtiyaç duyduğu en önemli iki enstrümanıdır. Dil ile dökülemeyen; el ile dökülür. El bir başka konuşan dildir. Dil ile olduramadığın-öldüremediğin her şeyi, el ile oldurursun-öldürürsün. Dilin de, elin de; yaratma, yaşatma, var etme ve öldürme, yok etme, imha etme kabiliyeti vardır. Hemen hemen herkesin sahip olduğu bu katil ve yaratıcı “dil-el” aracılığı ile her gün yüzlerce cinayet işlenir. Binlerce doğuma şahitlik edilir. Ha, bir canlının kaburga kemiğine satır sallamışsın; ha, sevdiğinin yüreğini delip geçen kem bir söz söylemişsin; aslında, aralarında hiç bir fark yoktur. Söz konusu ölümse, biçim tartışması anlamsızdır. Noksanlık akıldan yana değilse; bir kısalık bir uzunluğa eşitlenebilir. İz sürmeyi bilmeyenler kendi fantezilerinin esiri olurlar.
4.Epizod:
Siyah ve beyaz bir tek gecenin karanlığında yan yana gelir. Beyaz; gündüz bir bulut olarak gök yüzünün mavisinde salınırken; siyah, kuytu köşelere gölge olarak düşer. Siyah, gölge olarak kaçacak yer ararken; beyaz, gökyüzünün karanlığına yıldız olarak saldırıya geçer. Beyazın saldırganlığı ile aşk yaşayamayanlar, siyahın sinikliğine mahkum olurlar.
5.Epizod:
Aydınlığın karanlığa hükmetmesi gerekli zorunlu olduğu kadar kaçınılmazdır. Duygusuz delişmen bir akılla döşenemeyen raylar paslanmaya mahkumdur. Hayatı modern dönemin kübik perspektifiyle okumak; aydınlanma döneminin doğrusal perspektifi ile yazmak gerekir.
6. Epizod:
“Bombalandıktan sonra, heba kuşlarının bir bölüğü akıl ve beden yaralarını resmettirip, satamadılar.” Nilgün Marmara
Özgür Demirci